Karanlığın ortasında yürüyordum.Nereye varacağımı bilmeden yürüyordum.Sadece onu düşünüyordum...Bana sevgi dolu bakan gözler beni tüm benliğiyle kucaklayan kollar ama artık onlar yoktu.Beni,ardında bıraktığı iki göz yaşıyla dolu gözleri hiç düşünmeden gitmişti.Kalbim onu düşündükçe sızlıyordu.Sanki o önümdeydi ve sıcak nefesi yüzüme vuruyordu.Hayır bunu yapamazdı ! Bu cümleyi o gittiğinden beri çok kullanıyordum. Ona ne olduğunu bilmiyordum.Belki ölmüş , belkide onlara yani yaşayan ölülere katılmıştı.Kim bilir belki hala aynı Steve'ydı.
Aklımda bir sürü soru işareti vardı.Onu nerede bulacağımı bilmiyordum.Ama bulacağımı umuyordum.İster ölü ister...Öbür şıkkı düşünmek bile istemiyordum.Gittiğim yer çok saçmaydı.Ama oradan başlamak en doğru şıktı benim gözümde...Onun kaçırıldığı yerden başlıcaktım.Orda olması imkansızdı.Kaçıranlarında orda olması hayli düşüktü ama bir kaç ipucu bulabilirdim.Güvenlik çemberinden çıktığımdan 2 saat geçmişti.Artık güvende değildim ama belimde kazığım vardı.Saçlarımın içinden bir rüzgar geçti.Rüzgarın yumşaklığı yüzüme vuruyordu beni sarhoşlaştırıyordu.Oraya varmıştım.
Kalbimde büyük bir acı hissettim.O anları hatırlıyordum.Hey,kendine gel Stephen! Hayır,olamaz.Gözleri kırmızı halkalarla saklı 2 strigoi ordaydı oturuyordu.Olabildiğince sessiz olmam lazımdı.Belimdeki kazığı sıkıca kavradım duvara yaslandım.Kim olduklarını çıkaramıyordum.Bacaklarım,kollarım,vücudum tamamen kitlendi.Tanımıştım,strigoiyi tanımıştım.Steve..Eskisi gibi yakışıklı ama bir yaratık ! Sıkıca tuttuğum kazık yere düştü.Hayır,inşallah beni duymamışlardır.Ama o kulaklarla bu sölediğim imkansız.Hemen kaçmalıyım.Bana doğru geliyorlar.Kazığı yerden almalıyım.Ama bunlardan sadece birini yapabilirdim.Onlar benden katça hızlılar.Kazığı yerden aldım.Hey,öbür strigoide nerde benim karşımda sadece Steve duruyordu...
''Stephen,hey ne arıyorsun sen burda.Beni öldürmeye mi geldin yoksa? '' Bunları söylerken o kadar alaycıydı ki onu tanıyamadım.
Boğazımı sanki biri boğuyordu.Konuşamıyordum.Zor bir şekilde konuştum
''Steve senden çok özür diliyorum.O gün daha hızlı olmalıydım,seni kurtarmalıydım.Öldüğünü zannettiler.O yüzden hemen yola çıktık.Ama ama hiç böyle olacağını ummamıştım.''
''Steph bırak bu havaları esasa gel neden burdasın ? '' Bu adı duymayalı çok olmuştu Steph...
''Seni kurtarmaya gelmiştim.Yaralı olduğunu düşündüm veya ölü.Bu halini hiç düşünmek istememiştim.Senle savaşacağımı sanmıyorum sana kıyamam.''
''Komiksin Steph.Senin yerinde olsam o elindeki kazığı kalbime sokardım bile.Ben artık eski ben değilim ben gardiyan talley değil strigoi steve'yım artık.''
Duraksadım ne yapacağımı bilmiyordum.Elim gevşemişti.Hayır,hayır kazığı yine düşürdüm.
''Steph ben yokken öğrenciliği mi boşladın.Bakıyorumda kazık tutmayı bile unutmuşsun.''
Öbür strigoide geldi demin yanında oturan. Steve'ye ne yapıyorsun der gibi bakıyordu.
''Hey Steve deli misin sen ? Şu anda bir dampirle konuşuyorsun.Konuşmak yerine onun boynuna atlamalıydın.Seni bu gruba almak büyük bir hataydı.Sen bitirmiceksen ben bitiriyim bu işi.''
''Ona dokunma Isaiah çok fena olur.''
''Bana karşı geliyorsun yani.'' Onlar tartışırken bende sessizce yerden kazığı aldım.Bu fırsatı bir daha yakalayamazdım.Isahiah'a doğru bir hamle yaptım.Evet ! Kazık Isahiah'ın kalbini buldu.Bir çığlık atarak yere düştü.Steve bana çok sinirli bakıyordu.Artık bekleyemezdim bir hamle daha yapmalıydım Steve'ye kazığı yaklaştırdım.
Birden durdum Steve dudağını yanağıma yaklaştırmış bir şey fısıldıyordu.Nefesim kesilecek sandım.
''Seni seviyorum.Ne olur beni bırakma,hep yanımda ol...'' Yapamazdım onu bur yaratıktan kurtarmak zorundaydım kazığı tam saplarken bir şey daha söyledi.
''Ne olur eski günlerin hatrına.'' Tam bir şey dicektim ki ... Beni dudaklarıyla susturdu.Kazığı kalbine sapladım.Çığlık atarak yere düştü.Çok çaresiz bir yüz ifadesi vardı yüzünde.Onsuz benimde bir anlamım yoktu.Ardıma bakmadan yürüdüm.Göz yaşı yanağımdan süzülüyordu.Bitmişti.Bana kalan tek görev onun yanına gitmekti ....
Merak etme Steve seni yanlız bırakmıyacağım.Ben de geliyorum bende....