Rüzgarın hiçliğinde durmadan yürüyordum.Esintisi tenimi yalayıp geçiyordu.Her nedense çok sakindim.Yürüdüm...Yürüdüm.En sonunda bunun aptalca olduğunu düşünüp geri dönmeye yeltendim ama yapamazdım.İç sesim de bana geri dönmemi söylüyordu.''Hayır..'' diye sert bir şekilde kendimi fısıldadım ve yola devam ettim.
En sonunda mezarlığa varmıştım.Tenim herzamankinden daha beyazdı.Mezarlığın paslı,dev gibi kapısına bir adım attım.Kapıdan geçtiğim anda çok hissizleşmiştim.Korkmuyordum.Bunu yapmalıydım.Burdan kurtulmak için son şansım buydu.
Mezarlığın ortasına geldim.''Hadi ne bekliyorsun?Öldür beni!''diye haykırdım.
Sessizlik...
''Orda olduğunu biliyorum Damon!Çık ortaya!Senden korkmuyorum!''diye tekrar bağırdım.
Bir sis bulutu mezarlığı kapladı.Hava bir anda buz kesmişti.Karanlığın içinden melek yüzlü,kusursuz güzellikte bir adam çıktı.
O'nu ilk defa görüyordum sanki...O'na karşı büyük bir nefret ve tutku duyuyordum.Aynı zamanda aşk...Ama artık geri dönüş yoktu.Artık yaşamak istemiyordum.
''Senin hayatını alamam tatlım.Eğer hayatdan memnun değilsen bana katılabilirsin.''dedi kusursuz ve şeytani bir gülümsemeyle.
''Hayır Damon.Benim ölümsüzlüğümü sen verdin ve şimdi de sen almalısın.''dedim ve tam önünde durdum.Yüzünde bir hüzün belirdi ve bana acı acı baktı.Sonra da kafasını tamam dercesine salladı .Son kez onu öpmek istiyordum ama yapamazdım.İstemsizce onun buz gibi yüzünü okşadım ve simsiyah saçlarımı boynumdan çektim.
Yavaşça boynuma eğildi ve keskin dişlerini şah damarıma batırdı.Dişleri derime girdiğinde keskin bir acı duydum.Tükenmeye ve hissizleşmeye başladım.
Son nefesimi vermeden nedenini bilmediğim bir şey fısıldadım.
''Seni seviyorum.''