Caroline, iğrenç bir okul gününün ve soğuğun içinden sıyrılarak evine girdi. Sıcacık yatağına doğru yürürken mutfağa uğradı. Evleri çok güzeldi. İki katlı bir evdi. Dışı pembe, üzerinde sarı noktaları vardı. Pencereler boylarından biraz uzundu. Evin salonunun duvarları camdı. Gerçi hırsız girmeye çalışsa kırılmazdı ama... Eve geldiğinde annesine
"Merhaba annem!" dedi ve alnına bir öpücük kondurdu. Annesi bu ilgiden memnundu. Kızının yanağına bir öpücük kondurduktan sonra yemek yapmaya döndü. Annesi süper yemek yapardı ama bazı denemeleri başarısız olurdu ve genelde bu başarısızlıkların tadına Caroline bakardı.
Caroline yukarı çıkarken hafifçe ürperdiğini hissetti. Sıcaklık iyi gelmişti. Ders kitaplarını çantasından çıkardı. Yatağına otururken telefonu çaldı. Arayan en iyi arkadaşı ve kardeşi olan Em arıyordu. Gerçek ismi Emma'ydı. Ama Caroline ona Em demeyi tercih ediyordu.
"Merhaba Em!" dedi. Sesi gereğinden fazla coşkuluydu.
"Merhaba Caroline!"
"Bir şey mi oldu? Yoksa yine piyangodan kontör mü çıktı?"
"Bana hiç bir zaman kontör çıkmadı fıstık!"
"Ee? Bu konuşmayı neye borçluyuz prenses?"
"Bugün alışveriş yapmak istiyordum. Annemden izin aldım. Ama senin de kendin için izin alman gerek."
"Sizden özür diliyorum. Bana af göstermenizi umarak ders çalışmak istiyorum. Belki..."
"Asla olmaz! Üstündekileri gördüm! Alışverişe çıkmamız lazım!" Tanrım! Alışveriş delisi diye düşünürken buldu Caroline kendini.
"Ama Em..."
"Bu sözlerini başkalarına sakla. Zaten cüzdanında ne kadar zengin bir yaşam sürdüğünü biliyorum."
"Ayy, bir de cüzdanımı mı karıştırdın?"
"Ayy, tamam! Ben seni birazdan alırım." Caroline'nin babası onu çok severdi ve çok zengindi. Em'e süper bir sarı Porsche almıştı. Caroline'iyi de severdi ama Em kadar değil... Em'e de ayrıcalık yapmadığını göstermek için siyah bir Volvo almıştı. Siyah Caroline'nin en sevdiği renkti. Em'in arabasının onunkinden daha güzel olduğunu düşünüyordu ama siyah Volvo'su da hiç fena sayılmazdı.
Em beş dakika sonra burada olurdu. Ne giymeliydi? Em'e alışverişi unutmadığını göstermek için çok şık olmalıydı. Bir partide giymek için aldığı çok şık bir bluz vardı ve Em onu görmemişti. Son anda karar değiştirip elbise almıştı. Ama Em'e bluzu gösterseydi herhalde giymek zorunda kalırdı. Bu yüzden bunu şimdi giydi ve altına çok şık bir kot giydi. Em kornayı çaldı. Caroline inledi.
"Kahretsin!" dedi kısık bir sesle ve sonra
"Anne. Em ile alışverişe çıkabilir miyim? Biliyorsun bir aydır...."
"Tamam, dolabında yeni bir şey yok zaten. Çık ve alışverişin tadını çıkar. Bu arada paran suyunu çekti mi?"
"Aslına bakarsan evet." Aslında çekmemişti. Ama daha çok harcayabilirdi. Annesi bir miktar para çıkardı ve verdi.
Em, Caroline'yi görünce afalladı. Dakota'nın kendisinden güzel olmasına alışkın değildi. Tabi ki bu şaşkınlığını Caroline'den saklaması gerekiyordu. Ama pek başarılı olamadı. Caroline da bunu anladı ve
"Em! Süpersin." diye feryat etti. Em ağzında teşekkür geveledi ve biraz kızgın bir sesle
"Senin güzelliğinin yanında benimki görünmüyor bile!" dedi. Caroline de
"Alışverişe ilgi göstermediğimi düşünüyordun bir de!" dedi konuyu değiştirmek için. Em arabayı çok hızlı sürüyordu. Yolda çok güzel bir Mercedes Guardian gördüler. Em, Caroline'nin güzelliğini unutmuş, araba hakkında konuşuyordu. İçindeki yakışıklıyı merak ediyordu. Caroline ise erkekleri pek takmazdı. Dünyadaki en ucube yaratıklar olduğunu düşünürdü. Caroline ya başıyla onaylıyor ya da onayladığını belirtiyordu. Bir süre sonra Em'in Guardian'ın peşinden gittiğini fark etti."Tanrı aşkına Em! Kes şunu!"
"Yaa! Bunun içindeki yakışıklıyı görmeden asla dönmem!"
"Em!" dedi ama Em korkmuş bir şekilde arabaya bakıyordu. Araba sağa çekmişti, arabadan bir adam indi ve Caroline'nin camına eliyle vurdu. Caroline camı açtı ve gülümseyerek
"Buyurun!" dedi. Adam gerçekten yakışıklıydı. Adam
"Merhaba, ben Robert."
"Memnun oldum. Ben de Jane." Kendini ona en sevdiği isimle tanıtmıştı. Ailesindeki herkes Caroline ismini sevdiğinden ona Caroline diyorlardı. Em
"Caroline Jane." dedi düzeltir gibi. Robert
"Memnun oldum." dedi ve bakışlarını Em'in üzerinde gezdirdi. Ona
"O da Emma." dedi Caroline.
"Memnun oldum." diye yineledi. Arabasının takip edildiğini anlamıştı ve çok nazikti. Caroline o klasik soruyu sordu.
"Bir şey mi oldu?"
"Şey.. Beni neden takip ettiğinizi merak etmiştim." dedi gözleri yine Caroline'nin üzerinde. Caroline de
"Arabayı ben sürmüyorum." dedi. Yüzünde en sevdiği gülümsemesi vardı. Bir erkeği etki alanı içine alması çok kolaydı. Caroline vahşi gülümsemesi hala yüzünde
"Em, bizim büyükanneme gittiğimizi sanıyordum. O da ileride oturmuyor mu?" dedi ve Robert'a dönerek
"Biz bütün bu yolu sizi takip etmek için değil, büyükannemize gitmek için çektik."
"Lütfen siz demeyelim. Sen," diye gereksiz bir açıklama yaptı. Caroline de
"Peki, sen." dedi. Em'e döndü.
"Sizi beş on dakikalığına büyükannenizden alıkoyabilir miyim?"
"Hmm..."
"Bir kahve ısmarlamak istiyorum."
"Aslında ben büyükanneme gittikten sonra alışveriş yapacaktım."
"O zaman Jane?" dedi Robert.
"Evet Caroline." dedi Em. İkisi de birbirlerine bakarken güldüler. Biri başka, diğeri başka bir isimle hitap etmişti.
"Bence biz ona Caroline diyelim. Çünkü herkes alışmış galiba." dedi Robert. Emma gülümsedi.
"O zaman ben seni Robert'a bırakayım. Seni onun bırakmasının bir mahsuru olmazsa?" dedi kuşkulu gözlerle Robert'a bakarak. Robert alay edercesine
"İstersen kahveden sonra büyükannene bırakırım." Emma endişelenmişti. Caroline
"Em, sen onu ararsın. Bir arkadaşı ile randevusu varmış, dersin. İstersen sen gidersin." dedi. Em
"Ben de seninle bir ara giderim o zaman büyükanneme. Alışveriş yapmam lazım." dedi. Caroline bu kadar güzel giyindiğine bin kez şükretti.
Robert nazikçe kapıyı açtı ve çıkması için Caroline'ye tuttu. Caroline
"Teşekkürler." dedi ve çıktı. Robert ona yolu gösterircesine el hareketiyle Guardian'ı işaret etti. Caroline, arkasına dönüp Emma'ya baktı. Halinden memnun gözüktüğü söylenemezdi. Ortada Emma varken kimse Caroline'ye bakmamıştı. Hatta Emma'nın biriyle ileriye gittiğinden bile şüphelenmişti ama bunu asla dile getirmemişti. Robert, Guardian'ın kapısını açtı ve Caroline bindi. Robert da diğer taraftan sürücü koltuğuna bindi.
Arabanın içi çok güzeldi. Siyah deri koltuklara bakarken içinde bir rahatlama dalgası geçmişti Caroline'nin. Robert bir sohbet açmak istercesine
"Nerede oturuyorsun?" diye sordu. Caroline
"İstersen gösterebilirim." diye bir cevap verdi. Robert
"Nereye sürmemi istersin?" dedi. Emma önlerindeydi ve ev alışveriş merkezinin karşısındaydı. Eğer onu takip ederlerse eve gelirlerdi.
"Em'i takip et." diye yanıt verdi Caroline. Robert
"Peki." dedi. Em, dikiz aynasından bunların, onu takip ettiğini gördü. Caroline mesaj attı.
`Seni takip ediyoruz. Buradan evin tarifini bilmiyorum. Sen alışveriş merkezine gideceksin. Ben de evi göstereceğim´ diye yazmıştı. Cevap hemen geldi.
`Ben eve gitmiyorum. Bill ile buluşacağım.´ Robert'a hemen
"Dur! Eve gitmiyormuş." dedim. Şaşırdı ve durdu.
"Ne yönden gitmem gerek?" diye sordu. Caroline yolu tarif etti. Bir kaç kere kaybolduktan sonra evi buldular. Robert'ı içeri davet etti.
"Gel, sana yatak odamı göstereyim."
"Hmm, annenle tanışsam iyi olur. Onu tanımak isterim." Annesinin Robert'a büyükannesinin öldüğünü söylerse nasıl bir rezillik yaşayacağımı tahmin ediyordum. Ama bu korkular bir anda gitti. Çünkü annesi yoktu.
"Yok, gerek yok. Oda işini de sonraya bırakalım." Sessizce arabaya geri bindiler ve alışveriş merkezine gittiler. Bir telefonla Caroline irkildi ve hemen açtı. Em olduğunu gördü.
"Evet, Em." dedi. Emma ağlıyordu.
"Ah, Caroline.." dedi ve ağlamaya devam etti.
"Em, neredesin? Hemen atlayıp geliyorum."
"Ben Milano'dayım."
"Babamı mı ziyaret ettin?"
"Hayır." dedi ve daha çok ağlamaya başladı.
"Babama bir şey mi oldu Em?" Emma konuşamıyordu.
"Em, çıldırtma beni!"
"Babamı evde ölü bulmuşlar Caroline! Babam ölmüş. Annemle şu anda cenazesine gidiyoruz. Varmak üzereyiz."
"Bana bunu şimdi mi haber veriyorsunuz?"
"Annem biz cenazeyi kaldıralım, dedi. Yani önce buraya naklettirecektik. Sonra sana söyleyecektik ama benim gönlüm el vermedi."
"Tamam Em. Ben hemen geliyorum." dedi. Robert'a baktı. Robert sanki hepsini duymuşçasına
"Ben seni götürürüm." dedi. Caroline onun kollarına atlarken son göz yaşlarını döktü ve bayıldı.