George’ in kafası yine bozuktu. Sanki dünya durmuştu onun için. Çünkü hayatının tek aşkı onu terk etmişti. Hafif sarhoşlukta vardı. Kafası bulanıktı. Bir elinde sigara, diğer elinde adını bile bilmediğim bir içki. Önüne birisi çıksa da laf atsa sonra ortalık karışsa ve ağzını burnunu kırsam diyordu. Ya da bir kadın çıksaydı. Laf atsam da şöyle azıcık bulaşsam ona sonra çevredekiler gelse güzelce kavga etsek. Ama boş hayallerdi bunlar… Çünkü gecenin üçünde dışarıda kimse yoktu ve gidişlide olmayacaktı.
Hava birden soğudu Dışarıda loş bir ortam vardı. Sokak lambaları sönmüştü aniden. George’ in içinden bir ürperti geçti. Korkmuştu bu sefer ama durdu ve cesaretini topladı derin bir nefes aldı ve arkasına dönüp biri var mı diye baktı. Kimse yoktu. İçi rahatlamıştı. Sonra nefesini bıraktı ve içkisinden bir yudum içti. Evden çok uzaklaşmıştı ve ailesi bunu fark ettiğinde onun canına bile okuya bilirdi. Ama onun umurunda bile değildi. Zaten tek istediği oradan uzaklaşmaktı. İleride büyüleyici bir şekilde parıldayan bir ışık vardı. Hem az önce her yer karanlıktı. “O da ne öyle ?” dedi.
…
Şaşırmıştı. “Böyle bir şey imkânsız.” dedi ve ışığa bakmaya devam etti. “Ona gitmeliyim.” Dedi ve ışığa doğru gitti. Koşmaya başladı. Tam ışığa vardığını düşündü ki ışık yok oldu. Elindeki içkiye baktı. “İçkinin etkisidir. Başka ne olabilirdi ki?” diye kendi kendine konuştu. Hava yine soğudu ve içinden yine ürperti geçti. “Neden böyle oluyor ki?” diye düşündü. Başını kaldırdı ve kendini bir çıkmaz yolda buldu. Asıl şimdi korkmaya başladı. İç sesi bir şeyler söylüyordu. “Uzaklaş buradan. Hemen!” diyordu. Hemen arkasına dönüp kaçmayı düşündü. Arkasına döndüğünde gözlerine inanamadı. İlk gördüğü şey kırmızı gözler oldu. Sonra soluk bir vücut vardı. Bu bir striog idi. Striogi ona doğru hamle yaptı. George hemen hava elementini kullanarak ana karşılık verdi. Hava elementini kimse saldırı amaçlı kullanmazdı ve öğretilmezdi de, bunu tüm elementler için geçerliydi. Ama George bir yolunu bulup öğrenmişti ve işine de yaramıştı. Striogi yerdeydi. George tam kaçıyordu ki striogi yerden kalktı ve onun ayağından yakaladı. George yere düşmüştü. Bu sefer elementini kullansa da bir işe yaramaz o yüzden yalvarmaya başladı. “Lütfen bana zarar verme.” diye tekrarlayıp durdu. O kadar korkmuştu ki ne yapacağını bilemedi. Striogi bir kahkaha attı. Sonra George’ ye doğru eğildi ve “Adın ne senin ufaklık?” dedi. George eğer adını ona söylemezse başına neler geleceğini iyi biliyordu. O yüzden hemen cevap verdi. “George Lennie.” dedi. Konuşurken sesi titremişti. Bu strioginin hoşuna gitmişti. Çünkü gülümsüyordu. “Demek Lennie ailesindensin. Böyle gururlu ve önemli bir ailenin ferdinin bana yalvarırken görmek beni çok mutlu etti.“ dedi ve kahkaha attı. George sinirlenmişti. Kimse ailesine bir şey diyemezdi bu bir striogi olsa bile söyleyemezdi. George tam bir şey söyleyecekti ki striogi konuşmaya devam etti. “Senin gibi önemli bir aileden gelen birini aramızda görmekten büyük bir mutluluk duyarız. “ dedi ve tekrar kahkaha attı. George “Lütfen beni stri… “ konuşmasını bile tamamlamadan striogi harekete geçmişti ve onu ısırmıştı. George elinde olmadan hissettiği acıdan dolayı çığlık açmıştı. Ayak sesleri geliyordu. Büyük olasılıkla gardiyanlardı. Biraz daha erken gelseydiler keşke. Striogi onu hemen sırtına aldı ve koşmaya başladı. George tam göremiyordu. Ama ayak seslerinin yaklaştığını duyabiliyordu. “Umarım bizi yakalamazlar. Çünkü hepsi yeni dönüşmüş bir striogiyi öldürmek için can atıyordur.” dedi ve güldü. Striogi de güldü. “Merak etme dostum bana asla yetişemezler.” dedi. George artık görebiliyordu ama bulanık etrafına baktı. Daha yeni çıkmaz sokaktan çıkmışlardı. Gardiyanlar baya bir uzaktaydılar ama rahatlıkla beni bir strioginin sırtında olduğumu görebilirlerdi. Ayak sesleri kesildi. Striogi hemen bundan faydalandı ve ormanın içine daldı. George’nin boğazı yanmaya başladı. Dönüşümü tamamlanmıştı ama çok hızlı olmuştu. Baya bir uzaklaştıktan sonra striogi durdu ve George’ i sırtından indirdi ve George’ i görünce kırmızı gözleri kocaman açıldı. “Aman Tanrım! Bu kadar hızlı olması imkânsız.” dedi ve başını iki yana salladı. George ayağa kalktı ve olduğu yerde yürüdü. Yürüyüşü normaldi. Sonra striogi ona baktı ve “Striogi olmak için yaratılmışsın dostum dedi ve güldü. Seni en iyi başkanımız Leo ‘ un yanına götüreyim. Kesin seni veliahdı yapar.” dedi ve omzuna vurdu. Canı hiç acımadı. “Hadi o zaman gidelim.” dedi ve onun omzuna vurdu. Bu duruma hemen alışmıştı. “Dur bir dakika senin adın ne?” dedi. Striogi ona baktı ve “Benim adım Drew “ dedi ve devam etti “Hadi bakalım hızlı koşuyor musun?” dedi ve koşmaya başladı. George de hemen arkasından koştu. Çok hızlıydı ve buna alışa bilirdi. Drew’ i geçmişti. Artık kesinlikle daha mutlu olacaktı.