Hava soğumuştu. Bulutlar iyilik
saçıyormuş gibi bembeyazdı. Fakat yağmur taneciklerini üzerime
akıtmaktan keyif alıyormuş gibiydi. Neyse ki ben buna hazırlıklı
giyinmiştim. Karanlık ve bir o kadarda ürkütücü olan yolda yürümeye
devam ettim. Ürkünç bir yoldu ve ben böyle yollardan korkmazdım. Ama
şimdi içimde bir şey bu sokaktan kaçıp gitmemi istiyordu. Veya birileri
duygularımla oynuyordu. Kulaklarımı kabarttım. Arkamdan biri geliyordu.
Olduğum yere çakıldım. Kafamı gökyüzüne bakmak için kaldırdığımda
bulutların simsiyah olduğunu gördüm. Bunu kim yapıyordu. Arkamı
döndüğümde karşımda bir yabancıyı buldum. Yüzünü göremiyordum. Kar
maskesi takmıştı. Ama gözlerini görebiliyordum. Maviydi. Çok koyu bir
maviydi. Ve bu mavi gözlerin derinliklerinde ki ateşi görebiliyordum.
Adam elindeki pusulayı bana doğru tuttu. Harika! Bir vampir avcısıyla
karşı karşıyaydım. Üzerindeki deri ceketin -kesin sahte deridir-
içinden bir kazık çıkarttı. Saten her zaman hazırlıklı oluyordu bu
vampir avcıları.
Vampir avcısı kazığı eline sabitledi. Bunların
inandıkları şey beni fitil ediyordu. Vampirlerin her zaman, ne olursa
olsun kötü olduğuna inanıyorlardı. Ama bizim okula gelselerdi böyle
olmadığını anlarlardı. Her neyse, kazığıyla üzerime doğru yavaşça
yürümeye başladı. Onun mavi gözlerine uzunca bir süre baktım. Sonra
mavi gözlerini kaçırdı. Vampir avcıları biz vampirlerin gözlerine
bakınca onlara büyü yapacağımıza felan inanıyordu herhalde. Gülümsedim.
Bu çok komikti. Onlar asılsız bilgilerle farklı okullarda
eğitiliyorlardı. Bu gerçekten saçmaydı. Asılsız bir bilgiyle neden
eğitilesin ki. Hatta 6 yıl kadar uzun bir sürede eğitildiklerini
duymuştum. Bana yavaşça yaklaşmaya devam etti. Beni kendisi gibi bir
insan sanıyor gibiydi. Ama ben bir insanla uğraşabilecek güçteydim.
Hatta birden fazla vampir avcısıyla bile tek başıma uğraşacak güç vardı
bende. Bu güç ailemden bana geçmiş gibiydi.
'Siz vampir avcılarıyla uğraşmak canımı sıkıyor'
dedim sıkıntıyla. Genç -genç olduğunu da nerden çıkartmıştım. Yüzünü
göremiyordum ki- vampir avcısı hala üzerime doğru yürüyordu. Bu yaptığı
büyük hataydı. Hatta çok büyük bir hataydı. Vampir avcısı konuşmuyordu.
Üzerime doğru yürüyordu hala. Yürümesinde bir kibirlilik vardı. Bu beni
deli etmişti. Bizi kolay bir yem olarak mı görüyorlardı? Evet,
kesinlikle. Şimdi ben ona vampirlerin ne kadar güçlü olduğuyla ilgili
ufak bir ders verecektim. Kazığıyla kalbime hedef almıştı. Fakat ben
onu kolundan yakalayıp çoktan duvara fırlatmıştım bile. O kadar sert
fırlatmıştım ki duvarda ki tuğlalar yerinden çıkmıştı. Gülümsemem
yüzüme yayıldı. Tam arkamı dönüp gidecekken onun kıpırdandığını gördüm.
Yüzündeki kar maskesini çıkarttı ve kafasında ki kanayan noktayı
elleriyle kapattı. Onun canını yakmıştım. Ama ben onun canını
yakmasaydım o benim canımı yakacaktı. Elinde ki kazığın yolun uzak bir
köşesin de olduğunu görünce insana yaklaştım. Geç adamın yüzüne bakınca
çok yakışıklı olduğunu fark ettim. Beyaz tenliydi. Vişne rengi
dudakları vardı. Ve sarışındı. Hayatımda böyle bir şey görmedim. Adam'a
yaklaşınca yerde sürünerek kaçmaya çalıştı.
'Sana zarar vermeyeceğim'
dedim. Adam gözlerime bakınca ciddi olduğumu anladı. 'İstersen sana
kazığını getireyim. Sen benim canımı yakma ben seni hastaneye
götüreyim' dedim. Ama adam çoktan bayılmıştı. Onu kollarıma aldım ve
yolun uzak köşesinde ki kazığı elime aldım ve adamın eline
yerleştirdim. Yolun sonunda ki hastanenin önüne kadar taşıdım onu.
Menekşe gibi kokuyordu. Bu çok güzeldi. Gözlerim bir an kafasında ki
kanlara takıldı. Hastanenin önüne geldiğimizde yanağına ufak bir öpücük
kondurdum ve onu hastanenin önüne bırakıp yoluma devam ettim.