Bütün hayatımı tek birşey uğruna verebileceğimi hiç düşünmemiştim...
Tek birisi uğruna bütün ailemi, arkadaşlarımı , sevdiklerimi...
Beni en çok şaşırtan buna bu kadar gönüllü olmaktı. Bunca yaşadığım mutluluğa rağmen şu andaki mutluluğumu sona erdiren kararımdan kesinlikle pişmanlık duymuyordum.
Hiç kaçmak için bir yol aramadım. Tek düşünebildiğim onun bana son 1 yılda yaşattığı mutluluktu.
Ama en zoru, o yüze bakarken burdan çıkıp gitmekti...
Uyandığındaki hayal kırıklığını,öfkesini,üzüntüsünü... Hepsini gözümde canlandırabiliyordum. Ama hiçbirşey beni kararımdan vazgeçiremezdi. Onun mutluluğu için ölmek huzur vericiydi, onun yaşayacağını mutlu olabileceğini bilmek, kesinlikle bu durumdaki en büyük avuntum du. Ama gidemiyordum vücudumdaki bütün hücreler o yüze dokunmayı, ona sarılmayı, soğuk nefesini içime çekmeyi, alev alev yanan dudaklarımı onun buz gibi dudaklarına bastırmayı... arzuluyordu.
Sanki var oluşumun tek nedeni bir kelimeymiş gibi,
Edward...
O kadar haraketsiz uyuyordu ki, ona alışık olmasam öldüğünü düşünürdüm.
Ihh, düşüncesi bile ürpermeme yetti, o gözlerin birdaha bana bakamayacağını bilmek, ben evimde oturuyorken onun o toprağın altında sonsuza kadar benden uzakta olduğunu bilmek... sonsuza kadar...
İşte bu düşünceler bir alarm gibi aklımı ve vücüdumu harekete geçirdi. Bir kaç saniye içinde odadan çıkmıştım. Tek düşünebildiğim onu kurtarıyor olmaktı işte bu düşünceyle çatıya kadar çıkmıştım, ve beni bekleyen sonu düşünmeme fırsat kalmadan içeri adımı mı attım.
- Geleceğini biliyordum
dedi avcı. Onun bu aniden duyduğum eğlenceli sesi yerimden sıçramama neden oldu.
- Daha bu teklifi ilk yaptığımda kararının bu olacağını biliyordum.
dedi.
Nasıl bu kadar emin olabildin? dedim. Kendimi çok sıkamama rağmen sesimin titremesine engel olamamıştım.
- Sen sıradanın tam karşıtısın. Hiçbir normal insan (kendini göstererek) bizim gibi ruhtan yoksun bir yaratık için kendini feda etmez.
- Onun ruhu hakkında tek bir fikrin bile yok! diye bağırdım. Onun hakkında ruhsuz demesi bütün korkumun öfkeye dönüşmesine neden oldu, ve mantıklı düşünmeme fırsat kalmadan ona yumruk attım.Hazırlıksız yakalandı. Biraz sendeledi ama onun gücünün yanında ben neydim ki. Elini yüzünden çektiğinde bakışlarını gördüm, tereddütsüz dünyadaki en tehlikeli bakışlardı.
İşte o an anladım kaçınılmaz sonu daha fazla uzatamayacağımı.
Hiçbirşey söylemeden hızla üstüme geldi kolumu tuttu ve oyuncak bebekmişim gibi beni duvara çarptı. Çarpmanın etkisiyle afallamıştım, acıyı hissetmiyordum. Başımı elledim sıcak birşey geldi elime. Sıcak, kırmızı, akışkan... Kan! Avcının gözlerinde şimdi öfkeden başka bir şey gördüm.
Susamışlık...
Dayanamayacağa benziyordu. Üstüme geldi ve dişleri boğazıma yaklaştı.
-Edward seni seviyorum!
diye bağırdımm Boğazımda bir zonklama hissettim ve sonra
herşey karardı...