-Dlenira! Dlenira!
Adımı haykırdığını duyabiliyordum. Ona yardım etmemi istiyordu. Babam. Sevgili babam. Ona yardım edemezdim. Sonuçlarını biliyordum. Her yardım yeni bir kayıp demekti. Hem o kötüydü. Evet çok kötü. Kendi hayatı için başka hayatları söndürebilecek kadar kötü biri.
Birden karşımda belirdi. Gözlerinde gördüğüm katıksız öfkeydi. Artık ona benzemeyen gözlerinde...Onun canı için kendimden vazgeçmemi istiyordu. İnsanlığımdan, herşeyden.
-Asla bana sırtını dönme küçüğüm.
Darbe çok aniydi. Siddetinin gücünü unutmuşum. Dhampir olduğum için güçlü olabilirim ama ondan daha güçlü olmadığımı unutmamalıyım. Henüz onu yenmek için gerekli olan eğitimi almadım.
-Şimdi kararını ver küçüğüm. Benim hayatım için gündüzlerinden feragat mı edeceksin yoksa sonsuza kadar benim gibi mi olacaksın?
Hayatımı karartan yeteneğim şimdi hayatımı almak istiyordu...
Herşey o kadar hızlı hareket ediyordu ki... Babamın arabayı bu kadar hızlı kullanması beni şaşırtmıştı. Sanki benim arabanın içinde olduğumu unutmuş ya da bunu umursamıyormuş gibiydi.
-Baba biraz yavaşlar mısın? Beni korkutuyorsun.
Bana hiçbir zaman tam anlamıyla değer vermemişti ama benimle ilk defa böyle konuşuyordu:
-Asıl korkuyu görmek ister misin annesinin kızı?Arkana bak!
Arkama bakarken beni böyle birşeyin beklediğini asla bilemezdim. Strigoiler. Onlarca.
Babamın arabayı deli gibi kullanmasının bizi kurtaramayacağını biliyodum. Ama elimden hiçbirşey gelmiyordu. Ani bir fren içsel sohpetimi yarıda kesti. Başımı dizlerimin arasından kaldırdığımda iki strigoi tam önümüzdeydi. araba artık kıpırdamıyordu çünkü strigoiler önünü havaya kaldırmışlardı. Artık sona gelmiştik. Gözlerim kararırken kapımın açılma sesini duydum. Hayır parçalanma sesini...
Bilincim açılırken tek kapısı olan kutu gibi bir odada olduğumu anladım. Ellerim arkadan bağlanmıştı. Babam yoktu, kimse yoktu. Yalnızlık korkum hortlarken kendimle konuşmaya başladım. "Sakin ol sakin ol..." Bir işe yaradığı yoktu. Sonra odanın kapısı açıldı. Gelen babamdı ama artık o benim babam değildi. Reddetmek istememe ramen gerçek şu ki o artık bir strigoiydi.
Henüz eğitim almamış olabilirim ama bu yaşayış amacımı değiştiremez. Anıların gücü gerçeği hatırlattı. O olaydan beri o artık babam değildi. Ona acımamalıydım artık.
Yıllardır yanımdan ayırmadığım ama asla kullanmaya cesaret edemediğim kazığı çıkarttım. Artık zamanı gelmişti. Gözlerinde öfke yerini şaşkınlığa sonrada küçümsemeye bıraktı.
-Beni öldürebile...
sözleriyle hayatımı daha fazla lekelememeyecekti. Artık bitmişti. Kazığım kalbine girerken içimdeki öfkede gidiyordu. Artık normal bir hayat yaşayabilirdim. Artık ona yenilip kimseyi avlamayacaktım. Artık zavallı insanların çığlıklarını dinlemek zorunda değildim.
-Dlenira. Adının lekesini de temizleyebilecek misin?...
Hayır temizleyemezdim. Bu adı her duyduğumda insanların çığlıkları gelecekti aklıma. Hayır zevk çığlıkları. İğrençliğin en somut kanıtı... Adım da dahil geçmişimin bütün pişliklerinden kurtulmalıydım. Dlenira. Dlenira...
Artık isimsizdim. Ve tek bir amacım vardı. Geçmişimin izini silerek bütün strigoilerin kabusu olmak. Dlenira! Bu isim onların kabusu olmalıydı artık...