Vampir Akademisi RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Vampirlerin Yetiştirildiği, Harika ve Büyüleyici Bir Okul
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Renesmee Angela Cullen

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Renesmee Angela Cullen




Mesaj Sayısı : 3
Kayıt tarihi : 07/02/10
Yaş : 28

Rol Puanı
Ro Gücü:
Renesmee Angela Cullen Left_bar_bleue75/100Renesmee Angela Cullen Empty_bar_bleue  (75/100)

Renesmee Angela Cullen Empty
MesajKonu: Renesmee Angela Cullen   Renesmee Angela Cullen I_icon_minitimeCuma Nis. 16, 2010 3:05 pm

Çocuk simitçinin yanına yaklaşarak
“Bana simit verir misin amca?” dedi. Adam elini çocuğa vurmak için uzandı ama çocuk hemen kaçtı. Adamsa etraftaki müşterileri kaçırmamak için hemen tatlı haline büründü. O gün çocuk aç kalmıştı normalde bir parçada olsa kurmuş ekmek ya da simit bulurdu ama bu gün yiyecek hiçbir şey bulamamıştı. Yüzünde isli lekeler, eski paltosunun üstünde de yırtık izleri insanı parçalıyordu. Kış yaklaşıyordu yeni bir paltoya ihtiyacı vardı ama nasıl bulacaktı? Gidip parktaki bankların birine oturdu. Etrafta gülen ve ellerinde pamuk şekerleri olan bir sürü çocuk vardı. Onları bakarak bir nevi doyuyordu çocuk. Herkesin yanında annesi, babası ya da ailesi vardı peki neden o çocuğun yanında kimse yoktu? Çocuk artık çok acıkmıştı istemese de fırından ekmek çalmak zorundaydı yoksa nasıl doyacaktı karnı? Yakınında ki fırını gözüne kestirmişti. İkinci raftaki henüz yeni fırından çıkmış susamlı ekmeği çalacaktı. İlk önce yavaşça yaklaştı. Fırının kasasında şişman, bıyıklı ve kıyafetleri şık bir adam ayaklarını sandalyenin üzerine koymuştu. Çocuk ilk önce oraya iyice yaklaştı ve ekmeği bir çırpıda çalıp kaçtı. Bu işlere alışık olduğu için hızlı koşuyor ve fırıncılarda onu yakalayamıyordu. Artık ekmeği çalmıştı sıra onu afiyetle midesine indirmeye geldi. Afiyetle bitirdi ekmeğini ve küçük kutulardan yaptığı barakaya gidip uzandı. Hiç fark etmeden uyuyakalmıştı. Bir ayak hissetti midesinin üstünde gözlerini ovaladı onun Ahmet amcası olduğunu anlamıştı yine şakalaşıyordu onunla çocuk gözünü açar açmaz Ahmet amcasına sarıldı. Ahmet amcası onu çok severdi. O, çocuğa hep acırdı. Ahmet çocuğun barakasının yanındaki durağın güvenlik görevlisiydi. Çocuk ile böyle tanışmışlardı. Çocuk ise henüz yeni dış hayata alışmaya çalışan annesi tarafından terk edilmiş bir çocuktu. İlk önce babası ölmüş bu da yetmezmiş gibi üstüne annesi bir daha evlenmişti. Daha bunların acısını yaşayamadan annesini de kaybetti. E haliyle de “üvey” babası onu evden atmıştı. Ahmet amcası ona şeker almıştı. Bir çarpıda şekeri bitirdi. Artık Ahmet amcasının gitme vakti gelmişti, vedalaşıp ayrıldılar. Çocukta sıkılmamak için tekrar parka döndü. Kaykaydan kayarken kıyafetlerinden sokak çocuğu olduğu anlaşılan bir takım çocuk sürekli ona bakıyorlardı. Akşam olmuştu çocuk barakasına doğru yürümeye başladı. İlk önce arkasındaki çocukları görmemişti. Barakaya yetişince çocuklarda onun yanında durdu. Çocuk beklenmedik bir şekilde ıslık çaldı. Islık çalar çalmaz bir sürü köpek yanında bitti. Diğer çocuklar şaşırmıştı çocuk
“Yakalayın” dedi ve köpekler diğer çocukların peşinden koşmaya başladı. Bu işi de hallettikten sonra çocuk uzanmaya karar verdi. Bir süre sonra uyuyakaldı. Sabah yüzünde salyalarla uyandı. Yanındaki en sevdiği köpeği Baksiydi. Onu biraz sevdi ve beraber yürüyüşe çıktılar. Tabii ki yine parka gitti. O gün ona simit vermeyen adama ters ters baktı. Adamda ona sert bir bakış attı. Çocuk dün çaldığı ekmeği düşünüyordu. Çok pişmandı. Ekmeği çaldığı için çok üzgündü. Ama ne yapabilirdi ki çok acıkmıştı. Karşısında pamuk şekerci vardı. Şansını denemeye karar verdi ve pamuk şekerciye yaklaşarak
“Amca bir tane pamuk şeker verir misin? Hiç param yok” dedi. Adam simitçiden insaflı çıkmıştı. Çocuğa dönerek
“Sarı mı? Kırmızı mı?” diye sordu. Çocuk ağzı kulaklarına vararak
“Sarı” dedi. Adam uzandı ve sarı olan pamuk şekeri yüzü gülerek çocuğa uzattı. Çocuk pamuk çekeri havada kaptı ve
“Teşekkür ederim” dedi ve yaşlı adamın elini öptü. Bu yaşadıklarından sonra çocuk düşünmeye başladı.
“Bu adam bana pamuk şeker verdi ama simitçi amca neden vermedi?” diye mırıldanıyordu. Ve dünyada iyi insanlarında kötü insanlarında olduğunu anladı. Bugün parkta çok gezmişti, yoruldu gidip barakasında uzandı. Birden aklına yarın Ahmet amcasının onu mili piyango bileti almaya götüreceğini hatırladı ve heyecanlandı. Heyecandan uyuyakalmıştı. Ertesi sabah heyecandan erkenden uyanmış Ahmet amcasının yolunu gözlüyor
“Bari çabuk gelse” diye mırıldanıyordu. Çocuğun heyecanının sebebi daha önce hiç milli piyango alacak parasının olmamasındandı. İlk defa milli piyango bileti alacaktı. Uzaktan üniformalı bir adam gözüktü. Çocuk üniformadaki kişinin Ahmet amcası olduğunu anlayınca ağzı kulaklarına vardı. Daha Ahmet amcası yolu yarılamamışken yanına yetişerek heyecanlı bir şekilde
“Ne zaman gideceğiz?” diye sordu. Ahmet amcası şimdi deyince çocuk büyük bir sevinçle kahkaha attı çocuğun kahkahasına dayanamayan Ahmet amcası da ona katıldı. Sonra çocukla beraber yola koyuldular. Çarşı yılbaşından dolayı cıvıl cıvıldı. Renkli renkli süsler mutsuz bir insanı bile mutlu ediyordu. Çocuk bir an dünkü pamuk şekercinin yüzünü ve ona tokat atmak için uzanan simitçiyi hatırladı. Ama süslü yazılara ve gülen yüzlere bakınca eski neşesi yerine geldi. Çocuk bir sürü milli piyango satan adam görmüştü ama Ahmet amcası hiç birinden almadı. Ahmet amcasına dönerek
“Bir sürü bilet satan adam gördük neden hiç birinden almadık?” diye sordu.
“Benim şanslı piyangocuma gidiyoruz her sene ben biletimi oradan alırım” dedi. Ve içinden
“Hoş bugüne kadar hiç şanslılığını görmedik ama neyse “ diye mırıldandı kendi kendini. Çocuk bunları duydu ve sessizce kıkırdadı. Etrafta işleriyle uğraşan insanlar çocuğun ilgisini çekmişti. Onları izlerken bir yandan da yürüyordu. Tabi ki ikisi bir arada gitmedi ve çocuk adamın birine çarptı. Adam onu umursamadığı için çocuk rahatlamıştı. Ahmet amcası çocuğa baktı ve güldü, haliyle komiğine gitmişti. Sonunda yetişmişlerdi. Adam amcasıyla selamlaştıktan sonra biletleri dizişiyle çocuğu kendine hayran bıraktı. Amcası
“Hadi seç bakalım bir tane ne çıkacak şansına bakalım” dedi ve çocuk bir bilet çekti. Çocuk bileti görür görmez. Üstündeki rakamları ezberlemişti. Kendi kendine
“Bir, üç, dokuz, beş, üç, sıfır, yedi” diye tekrarlamaya başladı. Artık eve dönme vakti gelmişti. Çarşıdan çıkarken çocuk son bir kez doya doya renkli yazılara, gülen yüzlere ve çalışan insanlara baktı. Çünkü kolay kolay buralara gelmiyordu. Barakasına yetişene kadar öğlen olmuştu. En sevdiği köpeği Baksi’yi yanına aldı ve bira dolaşmaya karar verdi. Kafasında biraz dolaşmak vardı ama düşünürken nasıl akşam olduğunu anlamamıştı. Düşündüğü tek şey pamuk şekerci ve simitçiydi. Bu olanlara bir anlam veremiyordu. Barakasına dönünce yorulmuştu hemen uyuyakaldı. Yılbaşı yaklaşıyordu. İçinde belki Noel baba gelir diye bir umut vardı ama hayatın sürekli ona acı yüzünü gösterdiğinin farkında değildi. Neden hayat acımazca davranıp sürekli zayıfları vuruyordu? En azından umutları onu neşelendiriyordu. En azından acımasız hayattan kendi elindekilerle mutlu olmayı öğrenmişti. Ertesi gün yılbaşıydı herkeste tatlı bir telaş vardı ama onun tek derdi biletiydi. Yarın milli piyango çekilişi yapılacaktı. Bu düşünceler aklına gelince
“Bir, üç, dokuz, beş, üç, sıfır, yedi” diye sayıklamaya başladı. Sevinçten nasıl gece olduğunu anlamadı. Koşup köşedeki kahveye girdi. Büyük gri televizyonda ilk çark dönüyordu tam zamanında yetişmişti. İlk çarktan bir numaralı top düşünce bir çığlık attı ve bütün suratlar ona bakarak güldü. İkinci çark dönmeye başladı. İkinci çarktan bir top yuvarlandı. Sunucu bu topun üç olduğunu söyleyince çocuk daha da heyecanlanmıştı. Şimdi iki duyguyu bir arada yaşıyordu. Hem iki rakamı tutturmuş olması hem de diğer rakamların tutmama olasılığının korkusuyla yanıp tutuşuyordu. Üçüncü çark dönmeye başladı. Çarktan düşen top çocuğun nefesini kesmişti. Bu top çocuğun canını çok yakan beş topuydu. Çocuk sessizce ağlayarak kahveden çıkıp barakasına doğru yürüyordu. Havadaki havayı fişekler üzüntüden çocuğu bir an güldürmemişti bile. Acaba bu kurup da gerçekleşmeyen kaçıncı hayaliydi? Barakasına doğru yürürken yanağından süzülen yaşlar yavaşça yere çarpıyordu. Barakasına yetişince üzüntü, korku ve heyecan onu yormuş hemen uyuya kalmıştı. Sabah Ahmet amcasının dürtüklemesiyle uyandı. Tatlı bir ses ona
“Hadi kalk biletine bir şey çıkmış mı bakalım.” Dedi. Çocuk bileti uzattı ve uyumaya devam etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ksenia Johanssen
Moroi Prensesi
Moroi Prensesi
Ksenia Johanssen


Gardiyanı|Moroisi : Ryan. My guardian.
Rp Yaşı : 19.
Mesaj Sayısı : 108
Kayıt tarihi : 24/09/09

Rol Puanı
Ro Gücü:
Renesmee Angela Cullen Left_bar_bleue100/100Renesmee Angela Cullen Empty_bar_bleue  (100/100)

Renesmee Angela Cullen Empty
MesajKonu: Geri: Renesmee Angela Cullen   Renesmee Angela Cullen I_icon_minitimeSalı Nis. 27, 2010 11:07 am

Puanınız; 75. İyi rp'ler dilieriz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Renesmee Angela Cullen
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Renesmee Angela Cullen
» Bella Cullen

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Vampir Akademisi RPG :: Başlangıç :: RPG Alanı :: Güç Belirleme-
Buraya geçin: