Percival karanlığın içinde ilerliyordu.Etrafındaki sık ağaçlar karanlık olan alanı daha da karartmıştı.Percival bu durumdan pek pişman değildi bu ağaçlık alanı ufaklığından beri biliyordu.Her seferinde buradan geçişinde ise daha değişik duygular içeriyordu.Ayaklarını sürte sürte son baharın etkisinde kalarak dökülmüş olan sarı yaprakların arasından ilerliyordu.Biraz daha ilerledikten sonra bir su sesi duymaya başlamıştı.Artık gideceği yere çok kalmadığını anladı ve adımları hızlanmaya başlamıştı.Ağaçların bittiği yerde bir göl bulunuyordu.Percival'ın yüzündeki soğukluğun yerine şimdi bir tebessüm almıştı ve başını sağa doğru çevirdi.Sağ tarafında bulunan yamacın dibinde eski bir ahşaptan ev bulunuyordu.Percival yüzündeki ifadeyi değiştirerek eve doğru ilerlemeye başladı.Sonunda eski evin önüne varmıştı.Uzun zamandan beri bu eve gelmiyordu.Ve de bir anda babasının niçin kendisini çağırdığını bilmiyordu.Elini yavaşça eski evin demir bahçe kapısına uzattı.Eski üzerinde değişik şekillerle bezenmiş kapıya elini koydu.Kapının soğukluğu Percival'ın elinden başlayarak bütün vücuduna yayılmıştı bu duyguyu ufaklığından beri hissetmemişti.Yavaşça kapıyı açtı etraftaki birkaç köpek kapının gıcırtısından olsa ki rahatsız olmuş ve de hırlamaya başlamıştı.Percival hepsine teker teker baktıktan sonra evin kapısının açıldığını duydu ve bakışlarını köpeklerden alarak kapıya yöneldi.Kapıdan çıkan simayı hatırlamıyor değildi.Percival kapıyı ardın kapatarak bahçe de ilerlemeye başladı.Percival bahçenin kurumuş otlar arasındaki beyaz taşlarına basa basa kapıya doğru ilerliyordu.6. taşa geldiğini başını kaldırdı.Bu son taştı bu ufaklığından beri kalan bir manzaraydı ailesi tarafından insanlarla oynadığı için hep başı önde eve getirilirdi.Bu olay aile içinde bir utanç kaynağı olarak görünürdü.Percival kapıda duran yaşlı adama baktı ve başını tekrar eğerek kapının artık kararmakta olan mermer eşiğinden içeri girdi.Başını kaldırıp baktığında bütün her şeyin yerinin değiştirildiğini gördü bir tek şey hariç ufakken hep önüne geçip uzun süre dışarıyı izlediği camın önünde duran koltuğu.Hızlı adımlarla oraya ilerledi ve kendisini koltuğun üstüne bıraktı.Babası da Percival'ın önünden geçerek yanındaki sandalyeye oturdu ve rafta duran kırmızı içeceği iki bardağa koyarak birini Percival'a uzattı.Percival Elini uzatarak uzatılan içeceği aldı ve bir yudum içererek başını kaldırdı.
"Beni buraya çağırma sebebini öğrene bilir miyim?"
Dedi yaşlı adamın yüzündeki gülümseme yerini bir üzüntüye bırakmıştı.Adam elindeki bardağı masaya bırakarak yerinden kalktı.Eski siyah mermerden yapılmış şöminenin önüne geldi.Elinle birkaç hareket yaparak ateşin daha harlı yanmasını sağladı.Siyah şöminenin içinden çıkan ateşin ışığı tüm odayı aydınlatıyordu.Eskiyip sıvası dökülen duvarlar eski birkaç portre ve de ufaklığından beri hiç yeri değiştirilmemiş koltuğu her yeri aydınlatan ışıkta babası arkasını dönerek Percival'a gülümsedi.
"Seni buraya çağırmam için bir sebebimi olması gerek.Ama haklısın bir sebebi var.Senin bu insanlarla olan samimiyetin artık bizi zor durumda bırakıyor vampirlerin arasında olan ünümüz gid gide azalıyor.En sonunda yoldan geçen diğer vampirlerle aynı sonu yaşayacağız."
Şöminenin içindeki ateş artık daha harlı yanıyordu.Percival babasının gözlerinin içine bakarak gülümsemeye başladı.
"Zaten düşünmeliydim böle bir sebepten dolayı çağrıldığımı.Sanırım bu konu yıllar önce bitmişti.Beni evden kovduğun zaman."
Bunları söylerken Percival'ın gözleri dolmuştu.Oturduğu koltuktan tek hamlede kalkarak şömineye doğru ilerledi.
"Artık sizin lanet olası ününüzde soyunuzda paranızda hiç biri umurumda değil.Beni evinden kovmadan önce bunları düşünecektin hem yolda yürüyen vampirlerin nesi varmış sadece paraları sizinkinden az diye onları küçümsüyor musunuz.Çok komiksiniz aslında siz onlardan daha acınacak haldesiniz"
Percival bunları söylerken gözünden düşen birkaç damlaya mani olamamıştı.Buna karşılık babası gülmeye başladı.
"Evet Percival her zamanki Percival her zaman zayıf her zaman savunmasız sen zaten bizim kadar ünlü bir ailenin çocuğu olmayı hakketmiyorsun."
Percival bu sözleri sonucunda gülmeye başladı bu durum babasının hoşuna gitmemiş olmalıydı ki konuşmasını kesmiş ve de Percival'a pis pis bakıyordu.Percival
"Evet hak etmedim onun için artık sizi umursamıyorum.Nasıl olsa ben normal olan insanlarla zamanımı geçiriyorum.Aslında bu bir güç kaynağı siz farkında değilsiniz.İnsanların güvenini kazanmak.Tabi siz onu başaramadığınız için bir zayıflık olarak görüyorsunuz.Sanırım konuşmamız bitti."
Dedi ve hızlı bir şekilde kapıya yöneldi.Eski ahşap döşemeler Percival'ın hızlı adımlarına meydan okurcasına gıcırdıyordu.Percival kapının altın tokmağını tutarak kapıyı açtı ve taşlardan yürümeye devam etti.Taşların üstünde duran birkaç karga Percival'ı gördükten sonra havalanmaya başlamıştı.Percival kapıya gelmeden elini uzattı ve bir kaç eski el hareketi ile eski demir kapıyı ardına kadar açtı.Bahçeden dışarı çıktıktan sonra kendisini tutmasına bir gerek kalmadığını düşünerek ağlamaya başladı.Bir yandan koşarcasına hızlı yürüyordu biryandan da ağlıyordu.Percival gözlerini cübbesiyle silerek sık ağaçlıkların arasına girdi.Sinirinin geçmesi için uzun ağaçlardan bir kaçına tekme atıktan sonra büyük bir ağacın altına kendisini bırakıverdi.O arada bir çıtırdı duydu.Hemen gözlerini silerek ayağa kalktı.İlk başta gelenin babası olduğunu düşünmüştü ama daha sonra ilerden gelenin bir vampir olduğunu gördü ve başıyla bir selam vererek yerine oturdu.Yerde duran solmuş yapraklardan birkaçını avucunun içinde parçaladıktan sonra kendisine geldiğine inanarak yerinden kalktı.Etrafına son bir kez göz atıkta sonra hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.