Eunice Ava Nysa
Mesaj Sayısı : 1 Kayıt tarihi : 01/11/09
| Konu: Eunice Ava Nysa C.tesi Kas. 07, 2009 5:12 pm | |
|
O yemini ederken düşünmeliydin bunları Eunice, sonunu kendi ellerinle çizdiğinin farkındaydın oysa ki. Ve şunu unutma ki seni küçük aptal, peşini biz bıraksak bile, ölümün o kaçınılmaz soğuğu şu narin bedenini elbet bir gün yakalar.
Altın sarısı saçları ve iri mavi gözleriyle, ışıl ışıl bir kızdı Ava. Narin bir beden altına gizlenmiş güçlü bir kişiliği olmasına karşın, içinde bulunduğu durumun altında bir kelebek misali güçsüzdü. Göz alıcı fakat en güzel günlerini bilmeden heba eden alaca renkli bir kelebekten farksızdı ruhu. Çıkmaz bir sokağın karanlığında kaybolmuştu adeta. Tek bir çözüm vardı karanlığın koynundan kurtulabilmesi için, verdiği sözü yerine getirmek… Peki, bu sözü yerine getirdiğinde kendisine olan saygısını yitirmiş olmayacak mıydı? Evet, belki birçok kişinin umudunu bağladığı bir şansı gerçekleştirmiş olacaktı lakin bu seferde hayatı boyunca mutsuzluğun pençesine düşecekti. Bir diğer şıkkı gözler önüne serecek olursak, her şeyi elinin tersiyle itecek ve o kaçınılmaz sonu bekleyecekti her an. Hangisi daha çok acı verecekti ki? Sonsuza kadar ölümün koynunda uyumak mı, yoksa bir zamanlar sevdiğine inandığı bir erkeğin koynunda mı? Hiç kuşkusuz soğuk bir öpücüğü her şeye yeğlerdi Ava. Karşısında duran bir çift buzula baktıkça daha çok korkuyordu aslında. O cesareti bulamıyordu ki kendisinde. Kutsal denilen bir varlığın baskısına uğruyordu bir nevi, eh kutsallığı da bu çerçeveden bakılacak olursa çokta tartışılırdı elbet. İlerlemiş yaşına rağmen o kadar güzeldi, o kadar göz alıcıydı ki Elizabeth. Birçok ölümlünün uğruna hayatını bile feda edebileceği bir albenisi vardı kadının. Eh kurnaz zekâsı da gözden kaçırılacak bir olgu değildi elbette ki. Theodore’un ilgisini sadece güzelliğiyle çekmiş olamazdı, onu elde edebilmek uğruna bütün sinsiliğini ve acımasızlığını ortaya koymuştu hiç kuşkusuz. Ve sonunda ortaya, asalet düşkünü, acımasız ve karanlık Nysa ailesi doğmuştu. Küçük kızları Ava ise mutluluklarına mutluluk katarken, büyüdükçe utanmaya başlamışlardı ondan. En azından Ava’nın düşüncelerine göre. Çünkü aile bireylerinin aksine küçük kız, sevgi dolu ve yardımsever birisiydi. Gözü hiçbir zaman daha yükseklerde olmamıştı. Çünkü sahip olabileceği her şeye en başından beridir sahipti. Eskiden hep şunu düşünürdü küçük kız, Nysa kelimesinin anlamı açgözlülükle bir tutulabilir mi? Eh ebeveynlerinden gördüğü tek şey, hep daha fazlası hep daha fazlası olunca, henüz yetişmekte olan bir beynin böyle bir öngörüyü kendince tartışması hiçte olağandışı değildi. Yıllar geçtikçe Ava da değişmişti aslında. Babasının vurdumduymaz tavırları ve annesinin kendisini beğenmişliği karşısında ezilmişti ruhu. Ve giderek içine kapanık bir varlık halini almıştı. Ta ki vücut hatları belirginleşip, yüz hatları olgunlaşıp, ince dudakları dolgunlaşıp güzeller güzeli bir kız haline gelene dek. İşte bütün hikâye burada başlıyordu ya zaten. Artık kimsenin umursamadığı bir kız olmaktan çıkıp, imrenilerek bakılan bir şaheser haline dönüşüvermişti. Kozasını yırtıp, doğaya bütün güzelliğiyle merhaba diyen bir kelebek misali. Göz alıcı güzelliğini hiç kuşkusuz annesinden almıştı. Ve giderek değişen kişiliğini de babasından aldığı kaçınılmaz bir gerçekti. Artık tüm dikkatler onun üzerindeydi. Ve özellikle bir kişinin. Hayatını ileride mahvedecek olan bir kişinin dikkatini çekmek hiçte zor olmamıştı Ava için.
Biliyor musun anne, ben senin gibi değilim. Sırf hırslarım yüzünden istemediğim bir hayatı yaşayacak kadar aciz değilim. Beni çok iyi anladığını biliyorum, kendi hatanı niçin bana da yaşatmakta bu kadar ısrar ettiğini de biliyorum. Çünkü hepiniz gözlerinizi kapatmışsınız hayata, tek istediğiniz dolup taşan cüzdanlar olmuş, gerçek aşkı, sevgiyi unutmuşsunuz hepiniz ve küçük bir kızdan medet umacak kadar alçalmışsınız. Ben senin gibi olmayacağım anne, kaderimi kendim çizdim biliyorum fakat buna göz yummayacağım. İstediğinizi gerçekleştiremeyeceğim için çok üzgünüm. Kim bilir belki bu yemini bozacağım için ölümü tadacağım. Ama en azından ruhum mutluluğa erecek. İşte o zaman size sadece acıyacağım sevgili anneciğim. Aciz bedenlerinizde bu sefil hayatı yaşamak zorunda kalacağınız için acıyacağım size.
Gözyaşları içinde, dolgun kırmızı dudaklarından dökülen bu kelimeleri aslında bütün geçmişine ve şu anına ithaf etmişti Ava. Sadece saniyeler sonra ise bembeyaz pürüzsüz teninde bir sıcaklık hissetti. Elizabeth in sinirden buz tutmuş ince uzun eli tam olarak saniyeler içinde yüzüne doğru havalanmıştı. Evet, bir tokattı bu. Lakin sadece bir tokat değil, gerçeği kabul etmiş fakat gururuna yedirememiş bir kadının yüreğinden kopup gelen bir haykırıştı. Beyaz yüzünde oluşan kızarıklıklar ya da tokadın verdiği acı değildi hıçkıra hıçkıra ağlamasına sebep olan, yüzüstü bırakılmaktı hayatta, tek başına kalmaktı canını acıtan. Hışımla odasından ayrılmıştı Elizabeth. Ava’nin masmavi odasında inci tanesi kadar gözyaşı bırakmasının ardından hızlıca terk etmişti burayı. Kendisini yatağına bıraktığı anda gözlerini sonsuz karanlığa kapatmayı dilemişti. Lakin tek yapabildiği sadece bunu büyük bir arzuyla isteyebilmekti. Kaderine boyun eğmeyecekti, kararı kesindi artık. Az önceki sözlerinin ardından yediği tokat her şeyin kesinleşmesinde büyük rol oynamıştı. Ölüm artık senin kollarında uyuyacağım. Yatağında yavaşça doğrulup, gözlerini elleriyle kuruladıktan sonra derin bir nefesin ardından kaderini çizmeye kararlı bir kadın edasında fırladı yataktan. Bir kalem ve bir kağıt yetecekti bu oyuna bir son vermek için. Titriyordu şimdi güçsüz bedeni. Korkudan değildi bu, sadece verdiği kararın arkasında duran bir kızın heyecanından ibaretti bu titreyiş. Terlemiş avuçları arasında kaydırdı kalemi ve pürüzsüz beyaz kağıdın üzerinde gezdirdi. Gözlerinden damlayan yaşlar eşliğinde karalıyordu her şeyi bitirecek olan o cümleleri.
___İstediğiniz belki hafifti sizin gözünüzde. Evet, aslında bende inandım ve oynadım bu oyunu. Sonunu hiç düşünmeden rol aldım. Ve o sona yaklaştığımda fark ettim her şeyi, ben hiçbirinizin kölesi değilim. Brendan, birçok kızın ilgisini çekebilecek muhteşem bir erkek. Birçok kadın onunla olmak için bütün hayatını feda eder belki de. İşte sizinde benden istediğiniz bu değil mi zaten, bütün hayatımı feda etmek… Sevdiğimi zannetmiştim. İnanmıştım ona. Oysa ki insan bir çok hataya düşer şu kısacık yaşamında. İşte benimkisi de bir hataydı, hem de bedelini ağır ödeyeceğim bir hata. Lakin bu bedeli ödemeye hazırım, her şeye göğüs gerebileceğime inanıyorum, keşke buna sizde inansaydınız. O yemini ederken nasıl bu kadar kör olabildim, inanın ki bilmiyorum. Ve hiçbiriniz de beni uyarma zahmetini göstermediniz. Çünkü istediğiniz buydu, kızınızı zengin bir ailenin varisi yapabilmek. Bağlılık yemini, iki sevgiliyi sonsuza dek bağlayan, ayrılığı asla kabul etmeyen ve Azrail gibi dolaşan insanın peşinde, ölümü tattıran pişman olmuşlara, geri alınamaz bir yemin. Dudaklarımdan dökülen o yemin için öylesine pişmanım ki, kime söylüyorum aslında ben bunu, size gerçek hislerimi söylesem de anlamazsınız ki. Herneyse artık her şey için çok geç. Lütfen artık beni rahat bırakın. Tek istediğim, herkesten uzakta ölümün tatlı dokunuşunu beklemek. Niçin tatlı bir dokunuş olarak nitelendirdiğimi merak edecek olursanız, öncelikle bir kendinize sorun; Bu hayatı çekilir kılacak ne yaptınız ki? Elveda sevgili ailem, elveda. Varsayın ki ben hiçbir zaman doğmadım. Eh bunu kabullenmek sizin için pek zor olmayacaktır. Hep mutlu olun bu sefil hayatınızda. Sizin için öyle üzülüyorum ki… Elveda Biricik(!) Kızınız Ava Son kelimelerin ardından masumluğunu simgeleyen bembeyaz yatağına bıraktı incecik kağıdı. O yatak hiçte masum değildi oysa ki. Kendi ailesinin göz yumduğu bir iğrençliğe tanık olmuştu. Gözyaşlarına engel olmaya çalışıp birkaç saniye içinde, hızlıca bavulunu hazırladı ve bir köşede sakladığı paralardan sadece bir tomarını aldı yanına. Çünkü fazla ihtiyacı olmayacaktı şu hayatta. Ve daha sonra koşar adımlarla ayrıldı odasından. Büyük bir malikanede oturmanın en güzel yanı hiç kuşkusuz sessizce sıvışabileceğiniz arka bir kapı olmasıdır. Küçük bir kapıdan daha geçtikten sonra özgürdü artık. Ve dakikalar sonunda o kapıdan özgürlüğüne ulaştığında sağ eline kaydı masmavi gözleri. Parlayan bir metal parçası. Valizlerini yere bırakıp sol elini yavaşça sağ elinin parmağına doğru yönlendirdi ve tereddütle çıkartmaya çalıştı yüzüğü. Bu yüzük parmağından ayrıldığı an, her şey bitecekti. Büyü bozulacak ve bir hayal son bulacaktı gerçekleşmeden. Genç bir kızın hayali solup gidecek, zarif bedeni toprak olacaktı. Hazır mıydı buna? Yada asıl sorulması gereken soru, değer miydi her şeye? Kim için heba edecekti yaşamını. Onu bekleyen hiç kimse yoktu ki bu hayatta veyahutta diğer tarafta. Parmakları arasında oynaşan yüzük bütün hayatına bedeldi. Bir an için de olsa böyle olmamasını diledi Ava, keşke her şey daha farklı olsaydı. Ama artık her şey için çok geçti belki de. Söylenilen yalanlar, zorla gerçekleştirilen eylemler ve boyun eğmeme birilerine. Evet, yapmalıydı bunu ne pahasına olursa olsun hemde. Yavaşça yüzüğü çıkardı incecik parmağından ve avuçları arasından bıraktı. İşte her şey bitmişti artık. Geri dönüşü olmaması için uzaklaşmalıydı buradan, ki yaşayacağı dayanılmaz hayattan kaçabilmek için. Gözyaşları içinde yıllarını geçirdiği o yere son kez baktı ve gözlerini kapattı. Saniyeler sonra bedeni ruhuyla birleştiğinde bambaşka bir yerdeydi. Sessiz ve sakin bir kasabada, kimsenin bilmediği bir dünyadaydı artık. Herkesten, her şeyden kaçmıştı. Lakin tek bir şeyden kaçamazdı, o da çok yakında ziyaretine gelecek olan soğuk bir nefesten.
| |
|