(Kendi orjinal karakterimle yaptigim 1Rp dir. Karakterim 1kurtadamdir.)
Avcı çok acıkmıştı. O kadar ki, biraz daha bekleseydi o an için yapmaması gereken bir şeyi yapacak, Muggle köylerinden birine saldırarak insanları parçalayacaktı. Tabii ki bunu zevkle yapabilirdi, ama hala peşinde olan aptal yoldaşlığa nadir bulunan bir şans vermek aptallık olurdu. Bu yüzden her zaman sevdiği, İtalya'daki ormanlardan birine gelmişti. Büyük bir ustalıkla, onu şu anda doyurabilecek en makul büyüklükteki hayvanı - kaplan - avlayıp yemeye başlamıştı. O sırada tepesinde bir yerlerden tiz perdeden bir çığlık sesi geldi ve avcı, kan kırmızısı gözlerini isteksizce önündeki leşten kaldırarak gök yüzüne baktı. Gece karanlığı onun gözlerine etki etmediği için havada süzülen büyük kartalı hemen gördü. Kaşları biraz çatıldı, Matt'in kartalıydı bu ara. Avcının yanına fazla yaklaşmamak gibi akıllıca bir harekette bulunan hayvan, onun yetişemeyeceği bir uzaklığa doğru alçaldı ve Allen'ın tam kucağına doğru gelecek şekilde taşıdığı mektubu bıraktı. Hem avının bölünmesinden canı sıkılan, hem de ona haber gönderecek kadar önemli neyin olduğunu merak eden Allen, kağıdı yırtarmış gibi düzeltti ve üzerinde yazılı olan tek kelimeyi gördü. Malikane. Gözlerini devirdi ve kaplandan geri kalanına iştahla göz gezdirdi. Açlığı yatışmış sayılmazdı ve bu yüzden bu işi hiç sevmemişti, ama Matt çağırdıysa mutlaka giderdi. Ne olursa olsun. Hemen yerden kalktı ve büyük bir hızla Bachelor malikanesine doğru yol almaya başladı.
Yarım saatten az bir zaman içinde malikanenin büyük kapılarının önüne gelmişti. Orda olduğunu Matt'e bildirmek için başını semalara doğru kaldırarak bir kez, uzun bir tınıyla uludu. Böylece dostu, malikaneyi çevreleyen güvenlik önlemlerini kısa bir süreliğine kaldırabilecekti. Bunun için ona beş dakika kadar bir süre veren Allen, daha sonra biraz geriye çekildi ve önündeki duvara doğru koşmaya başladı. Duvarın tam dibine geldiğinde, yukarıya doğru, dimdik zıpladı ve duvarı geçti. Karşı tarafa nerdeyse hiç ses çıkarmadan, avlanmak üzere olan bir avcı pozisyonunu koruyarak indi. Bir eli yerde, kırmızı gözleriyle etrafı iyice taradı. Aldığı koku Matthew'in düzensiz hareket ettiğini gösteriyordu, adımlarında belli bir ritim yoktu ve yere sinirli sinirli basıyordu. Daha sonra burnuna gelen sigara kokusu biraz yüzünü buruşturnasına neden oldu. Etrafı yeterince kontrol ettiğine inanarak biraz daha açıklığa, ışıkların altına çıktı. 'Gördüğüm kadarıyla eski alışkanlıklardan vazgeçmek çok zor oluyor.' Matt ona dönmüştü hemen. Allen ona, genelde hiçbir zaman iyiye yorulmayan gülümsemesiyle baktı. 'Uzun zaman oldu, dostum. Tekrar görüşebildiğimize seviniyorum. Benimle konuşmak istediğin bir konu var sanırım. Seni dinliyorum.' Ciddi karşılamasına bir ara verdi ve Matt'in cevabını beklemeye başladı.
Matt'in nasıl anlatacağını bilemiyor gibi bir havası vardı. Sonunda bir anda patlayıverdi. 'Elisa son zamanlarda çok fazla dengesizleşti, Allen. Kanı bozuk bir yoldaşlık budalasıyla takıldığı söylentileri var! Bugün ondan bahsederken de... Şu anda Trevi meydanında. Onunla buluşabileceğinden şüpheleniyorum. Bunu kontrol etmeni isteyeceğim. Kendim yapardım, ama sakin kalamam. Bunu görmeye dayanamam. Benim için bunu yapar mısın?' Matt'in bu sözleri üzerine Allen'ın boğazından ister istemez gürültülü bir hırlama çıktı. Elisa ha? Hem de ailesinin de, Allen'ın da ölümüne nefret ettikleri aptal yoldaşlıktan biriyle! Önünde duran kişi Matt olmasaydı, şu anda içinde kabaran cinayet duygusuyla, bir kişinin daha katili olabileceğini biliyordu. Elisa... Eğer bu doğruysa... Bir insan daha ne kadar aptal olabilirdi? Bu yüzden mi Allen'ın duygularına karşılık vermiyordu? Aptal bir iyilik budalasını, kendisi gibi birine mi tercih etmişti? Dostunun söylediklerini ancak yarı yarıya duyabiliyordu, öfkeden çılgına dönmüştü sanki. Bedenini bir alevin kapladığını hissetti, gözleri kararmaya başlamıştı yine. Böyle devam ederse dönüşüm geçirecekti, yapmaması gereken bir yerde. Kendini sakinleştirmek için bir kere yutkundu ve ellerinin titremesi geçene kadar bir süre sessiz kaldı.
Anlaşılan biraz fazla uzun bir süre sessiz kalmıştı. Matt'in sabırsızlandığı belliydi. 'Eee, Allen?' diye sormuştu gergin ve asabi bir ses tonuyla. Allen gözlerini kapattı, bir kez daha yutkundu ve tekrar açtı. Sesini belirli bir seviyede, bağırmadan tutabiliyordu, ama Elisa için duyduğu endişe ve tutku, içindeki bir şeyi alevlendirdiği gibi, ses tonunu da etkilemişti, daha heyecanlı, daha öfkeli çıkıyordu boğuk sesi. 'Trevi meydanı demek...' Aşıklar çeşmesi... Bu gecenin sonlanması için ne kadar da ironik bir yer olurdu. Allen'ın şeytani gülümsemesi bir kez daha tüm suratına yayıldı. 'Hiç merak etme dostum. Bunu senin için yapacağım.' Senin sözünü özellikle vurgulamıştı, böylece biraz önceki konuşma tarzını biraz telafi edebileceğini umuyordu. Eğer o sülüğü Elisa'nın yanında bulursa... Kan tutkusuyla dudaklarını yaladı, zaten doymamıştı, değil mi? Bir tane kanı bozuk eksik olsa bir şey fark etmezdi. Bakanın asistanı olması da Allen için bir sorun değildi. 'Bana her zaman güvenebilirsin, Matt. En kısa zamanda benden haber alacaksın.' Zıplamak için çömeldi ve tek bir sıçrayışta Bullock malikanesinin duvarının üzerinden atladı. Trevi meydanına doğru son hız giderken şimdi aklında sadece iki tane tutku vardı: intikam ve cinayet.