Hiç güneşin doğuşunu izlediniz mi? Yavaş , yavaş sert tepelerin ardından kendini gösterirken kırmızı ve turuncu ışıkları ufukta dans eder.Alacakaranlığı kırıp geçen bu parlak renkler umudun en somut resmidir belki de? Belki de değil.Soyut kavramlar her zaman insanların hayal ürünleriydi bence.Yağmur suratımda hoş hisler bırakırken bu görüntüyü izliyorum buz mavisi gözlerimle.Siyah pelerinim rüzgarda hafif , hafif dalgalanırken güneşin ufku yakan parlak renkleri kırmızı elbisemin uçuşan eteklerine farklı tonlar yüklüyordu.Bir vampirin ihtişamı hissediyordum kitaplarda okuduğum mısralardan aklımda kalan cümlelerle.
“Kan…Ağzımda dağılan bu pas kokulu tuzlu sıvıya tapışım.Her zaman sorgulayan bir filozof gibiydim.Yitiriyorum düşüncelerimi.Sessizce.Ölümün farklı bir tadıdır bu…Yavaş , yavaş yok olan düşüncelerin yerini alan sıradanlık ve kendini kurtarmak istercesine atıldığın aşk.Saçmadır terke edişler ve terk edilişler.Hiçbir zaman yeteri kadar sevemez…Sevemezsin.Sevemem.Yanlış ve doğruyu harmanlamak gibi.Yalan bir dünyada doğru yaşamak gibi.Yada ölümün içinde ki canlılık gibi.Gökyüzüne bakıp tanrıya yalvarırken onun kalbinde olduğunu fark etmemek gibi.Bırak beni Lowa…Bırak.Kanın tadı ağzımda yok olduğunda sende ölümün tatlı rüzgarı olarak kalıcaksın şafağımda.”
Dudaklarımdan dökülen sözcükler sessiz haykırışlarımın küçük fısıltıları.Bu kadar terk edilmiş miyim gerçekten? Yoksa her seçim gibi buda benim bir seçimim mi? Tam karşımda bütün heybetiyle ışıklarını ufka yayan güneş artık sarımsı.Gerçek gibi.Gerçek olmasını istediğim düşlerim gibi.Uzanıyorum ama dokunamıyorum.Ama…Orda.Çok yakın.Sıcaklığı bütün vücudumda.Kollarımda , bacaklarımda , belimde , yüzümde , içimde.Ama çok uzak.Uzanamıyorum.Düşlerim.Sadece biraz saygı ve sevgiydi.Sadece sabahları tatlı dudakların anlıma sıcak temasıydı.Buz gibi bi elin vücudumda sessiz ve narin gezişiydi.Oysa yok.Terk edip gitti.Damlaların vücudumdan kayıp gidişi gibi.Rüyalar gibi.Hatırlamaya çalıştıkça unuttuğun , unutmak istedikçe her gözünü kapayışında seni o sonsuz karanlıkta bekleyişi gibi.Dün gece rüyamda onu görmüştüm.Kocaman bir tarladaydık.O çok uzakta duruyordu.Gözlerimi ondan ayırdığımda tarlanın çürümüş olduğunu görüyordum.Acı içinde inlerken ve ellerimi kuru elma ağaçlarının acımasız sivri dallarında gezdirirken vücudumda bıraktığı derin çiziklerden sızan kanlara umursamadan yürüyordum.Sessizliği yırtılan derimin narin sesi dolduruyordu.Ona yaklaştığımda arkasında duran yeşil ağacı görüyordum.Dalında kalmış son kırmızı elma.Hayallerime benziyordu.Kıpkırmızı ve çekici.Adem’le Havva’yı anlayabiliyordum.Bu elma cennete bedeldi.Rüya sonsuz karanlığa gömülürken gerçeklere açtığım gözlerimden yaşlar süzülüyordu.Bu bir ritüeldi.Onu özlediğimde bilincimin bana yaptığı işkence.Asla unutmayı başaran biri olmadım.Her anı her laf her insan beynimde ayrı , ayrı yerlerdeydiler hep.Küçük dünyamın büyük kahramanlarıydılar.Ve beni terk ettiklerinden acımadan öldürdüğüm kahramanlar.Düşüncelerimi aklından sigara dumanını dağıttıgım gibi hızlıca uzaklaştırdım.Vücudumun ihtiyacı narin ellerimin titrekliğine sebepti.Siyah kaşmir pelerinimin cebinde duran kırmızı pakete elim deydiğinde dudaklarım istemsizce kıvrıldı.Hayatta topu topu belli mutluluklarım kalmıştı.Sigara , alkol , boş tuvaller ve rengarenk boyalar.Paketten çıkardığım slim sigarayı beceriksizce dudaklarıma götürdüm kırmızı rujum 4 saat önce sürdügüm zaman ki gibi canlıydı.Sigaranın izmaritinde bıraktığı kırmızı ince çizgiler her zaman hoşuma giderdi.Çakmağı cebimden hızlıca çıkarıp el çabukluğuyla yaktım.Sigaranın ucuyla olan özlemi bittiğinde etrafa yayılan çikolata kokusu ve ciğerlerime çektiğim dumanı sakinleştirici gibiydi.Düşüncelerimi ve nefretimi törpülüyordu adeta.Sessizliğe ve yalnızlığa alışmışken omzumda hissettiğim el irkilmeme neden olmuştu.Buz mavisi gözlerimi elin sahibine çevirdim.Uzun boylu kaslı adam her gece bilincimin derinliklerinde beni ziyaret ediyordu.Kül rengi kalın dudakları vardı.Çekici ve arzu uyandırıcı.Kahverengi gözleri öyle derin ki beni her zaman korkutur.Ona ne zaman baksam gözlerinde kaybolurum.Hayır aşk değil.Yani henüz.Belki de olmaması gerekiyor.Her yakışıklı diktatör Avex’in kalın örümcek ağlarına düşmez değil mi? Her neyse.Kalın telli sarı saçları ellerimi mıknatıs gibi çekiyor ama her zaman bu duyguya karşı koyuyorum.Onu acılarımda boğmak istemiyorum.Yakışıklı umut dolu kahramanı.Yine gözlerine takılmıştım ki kadifemsi sesiyle dikkatimi dağıttı.
“Seni seyrettim de…Bu dünyaya ait değilsin sanki Lolabué.”
Bana hep böyle seslenirdi.İtalyanca da karlar prensesi anlamına gelirmiş.Bana göre fahişe isimlerini andırıyor.Tabi bunu ona söylemedim onun saf duygularını çirkin düşüncelerimle kirletmek istemem.Saf duygular.Evet içinde her şeye rağmen kötülük yok.Her zaman onun neden bu gruba dahil olduğunu düşünmüşümdür.Burada ki her insanın bir hikayesi ve nefreti var.Ama o sanki cennetin kapılarından kaçmışta gelmiş gibi.Sakin , sessiz ve günahsız.
“Anth…Bu dünyaya ait değilsem yerim cehennem yada araftır.Dante’nin İlahi komedya’sını bilirmisin? Orda bir mısra var araf bölümünde.Ne dünya senin bedenini kabul eder nede cehennem senin günahlarını.Sen ölemiycek kadar değersizsindir.İşte bu beni anlatır.” Sözler adamın üzerinde derin bir iz bırakmasın diye şen bir kahkaha attım.
Küçük kırılgan adamım.Saf duyguları benim olsaydı keşke.Bu cümleler bilinç altımda at koştururken eli saçlarımın arasında gezinmeye başladı.Ne zaman acınasılıgımı ona göstersem böyle yapardı.Sevgisini ve bana olan inancını göstermek ister gibi.Ona belki bu yüzden bu kadar hassas yaklaşıyordum.
“Senin yerin gökler.Kırılmış günahkar meleklerin yanı.” Gülümsedi.Sanki beni tekrar kendine hayran bırakmak istercesine.Evet ona tekrar hayran olmuştum!Utangaç bir genç kız gibi elimle gözlerimi kapadım.Dünyadan , duygulardan ve günahlarımdan kaçmak istercesine.Ama gördügüm şey kırmızı elma , kan ve Lous’du.Hızlıca elimi indirdiğimde suratıma yaklaşmış olan suratını gördüm zambak ve leylağa benzer bi kokusu vardı.Ama bu onun beyaz teninin kokusuydu.Kül rengi dudaklarını araladı ve :
“Lord yeni baskınlar düşünüyor.İçeri gel.Tehlikeli ve fazla ayrıntılı bir plan.Baş kahramanımız sensin Lolabué.” Dedi.
Sessizce belime doladığı koluyla beni içeri doğru yönlendirmesine izin verdim.Aşkın sıcak kollarındaydım.Henüz bunu bilmesem de kaçamıycağımı biliyorum.